19 Ağu 2011

UYAN MASALLAR / Şerif Erginbay




"Seni özleyeceğim..! "
“Özleme soluksuz kalırsın..” dedi kadın.
Kadının, bakışlarını uzaklarda, denizin üstünden dağların gökyüzüyle buluştuğu çizgide gezdirişini izledi uzun süre adam. Güzel iri gözlerinin derinlerinden gelen sorgulayan umutsuz boşluğa seslendi:
“Ben masalımızı istiyorum.”
“Bu masal seni uyutmaz… Uyanışımızın masalı olur ancak. Uyanman kötü. Cinleri lambadan çıkartmaya zorlama. Uyumalısın sen.! ”
“Saçlarının, kırmızı güllerinin kokusu böyle büyürken bende, nasıl uyuyabilirim? ”
“Göğsümde uyu. Anne kollarımın sıcağında. Masalımız tümüyle tozpembe değil, devler var, haramiler var.. Hepsiyle başa çıkamazsın..”
“Sen yanımda ol..”
“Söz veremem. Biliyorsun yarınsız geldim sana. Şimdiki an’da karşılaştık seninle.” dedi kadın.
“Ellerimiz ve dudaklarımız suç ortağı bu masalın. Eğer korkarsak bu masalı kimler okuyacak. Masalımızdan sorumluyuz biz. Kaçamayız, bu masal kendini yazdırtacak tohumları ekti ruhumuza çoktan.”
Kadın:
“Yaşanmamışlıkların örselediği yüreğinin sarhoşluğu bu. Özgürlüğünle sarhoşsun, yenik düşüyorsun. Ben kabuk bağlamış yaralarımla geldim, senin açık yaralarını sarmaya. Yarın kanamaktan korkuyorum.”
“Eteklerimizde taşlar ve ruhumuzda yaralar var, böyle karşılaştık biz.”
“Taşlarımızı ayaklarımıza düşürmeden, kanamadan geçebilir miyiz bu masalın içinden. Kimseler incinmeden? ”
“Herkesin, her şeyin avukatı var, ama aşkın yok..! ” dedi adam.
Kadın:
“Olması gerekenle, bizim istediklerimiz arasında uçurum olmamalı.”
“Değerlerimiz var, gençlik yıllarımızdan süzülüp gelen.. Onlar hem gündüzümüze hem de gecemize dahil.” dedi adam.
“Seni özleyeceğim..! ”
“Özleme soluksuz kalırsın..” dedi kadın.
“Yanlışlara da ihtiyacım var.. Ama sığda yaşanacak şeyler değil. Derinlerde soluksuz kalabileceğim yanlışlıklar istiyorum ben.” dedi adam.
Kadın:
“Ya beni sığların ışıltılı renkleri kendine çekerse.. Soluğum yetmezse o kadar çok diplerde kalmaya.. Belleğimi acıtırsa kabuk bağlamış yaralarım.”
“O masala sığındım çoktan.” dedi adam.
“Şu an’ın masalında kalmalıyım. Yarın düşlerimden vazgeçmeyi öğrenmem için bir hayat yaşadım ben.” dedi kadın.
“Seni özleyeceğim..! ”
“Özleme soluksuz kalırsın..” dedi kadın.
Adam:
“Bir dere kenarında gökyüzüne bakarak uykuya dalarken düşleyeceğim seni.”
“Yıllardır geceleri avuçlarımda parlattığım taşı vereceğim eline. Taşları severim, renk renk, büyüklü küçüklü taşlar koyarım yastığımın altına, yatağa. Onlarla uyurum.” dedi kadın.
Adam:
“Parmaklarım ürperiyor sedefinden.”
“Masalın ortasından geçiyoruz çünkü..”
“Ellerimizle düşünüyoruz; ellerimizle düş görüyoruz da ondan.” dedi adam.
“Yıldızları boyuyorsun içimde. Direnemem bu akıntıya, bu renklere artık.”
“İnce yüzünün gülümseyen yerlerine damlıyorum, dağılıyorum sende.”
“Yağmur yağacak..! ” dedi kadın.
“Evet.. Ama çıplak omzuna altın rengiyle vuran gün ışığı nedir ki böyle? ” dedi adam.
Kadın:
“Düş görüyorsun… Bir masal bu. Sana uyan bir masal. Daha çok göreceksin..! ”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder