29 Ağu 2011

AMARA... / Özhan Hakan





bahara gizlenmiş şaşkın bir hazan mevsiminde
'giden midir terk eden,kalan mı? '

şimdi
bıçak keskinliğinde mevsimlerime kirli baharlar yağarken
dilekler tutuyorum gökyüzüne emanet bıraktığın yıldıza!
ve ateşe verip bu cehennemlik mevsimi
sürgün uçurumuna kederinle üşüyen kuşlar çizerek öldürdüm kendimi
ama sen üşüme ne olur
nasılsa bir cinayet zanlısıyım bütün şiirler senden yanayken...

üç kilit altında kurşuni bir sessizlikle
ömrünü bahara bağışlamış hezaren çiçeği!
artık sana bir çöl kentinin ismini veriyorum
bıraktığın yangın kadar kızgın...
.................................................. A - M - A - R - A...!
ey rüzgarla gelen düş!
ey bahara sevdalı gidiş!
ben,dağlarıma sinmiş nergis sarhoşluğu
sen,
baharla gelen coşkun ırmaklara sevdalı okyanus...
meczup gözlerimi alıp
ateşe vermeden bedenimi sakın bakma gözlerime

çünkü;
bütün nehirler iki yüzlü Amara
tüm denizler yalancı...
yalancı yelkovana binmiş zamanlar
sen güneşi giyinip gittiğinden beri
bütün yıldızlar yalancı...

sevmiyorum artık hiç bir baharı
gidişin;
sevimsiz bir takvime kurulmuş mayıs kadar acımasız çünkü
bu bahar gözlerinsiz geçecek diye
saçlarına dokunmadan taze bir yokluk getirecek rüzgar
hangi güne sığarsa yokluk
öyle işte...

bahar,senin güldüğün her mevsimdi Amara
oysa şimdi sevmiyorum biliyorsun hiç bir baharı
gözlerin,yeşeren her tomurcuk
saçların,adanmış atlasımdı benim
yüzün,melez şafakların utangaç yüzüydü
esmer gülüşünün gezindiği her coğrafyada

şimdi;
umudun döllendiği yerde değilim artık Amara
taşkın öfkemde kabarıyor yüreğim
kahredici mayıslar
ve süzülen perçemin geçiyorken gecemden
zamanda asılı kalmış bir an gibi
saklıyorum hüznümü...
sığmadığım kentleri yazıyorum sığındığım şiirin buzdan dehlizlerine
ve bir geceye bir ömür nasıl sığdırılırsa
öyle işte...

her gün selamladığım dağları da terkettim artık
ne sesine benziyor hiç bir şarkı
ne yankısı gözlerinin
ne de avucuna dokunan dudaklarım
sevmiyor hiç bir baharı
oysa
ellerin Amara
ellerin
bir ömrün mülteci dokunuşlarıydı...

bir çiçeğe dokunurken üşüyen rüzgarları da sevmedim biliyorsun
ve çiçekler üşüdüğü için baharı.
dağlarımın bütün nergislerini sığdırmak isterdim
uykularıma pusu kurmuş saçlarına.
ama bak yine mayıs dayanmış ömrüme Amara
çiçekler de üşüyor ince çizgisinde hayatın
ellerim çirkinleşiyor kötürüm geceye yokluğunu yazarken
gece gülüşünle dokunduğun ömrüm
akrebi kayıp bir saate dönüyor
sessiz kulelerde uğuldayan isminle
sevmiyorum baharı..sevmiyorum
sevmiyorum biliyorsun
ve adın kadar ısıtmıyor işte Nemrut'ta doğan gün
ismine gömülüp
adını verdiğin yangına sığınıyorum sen gideli
bakışlarım da üşüyor artık kendi ecelime kurulurken
ölü annelerin emzirdiği çocuklar gibi
ve öksüzlüğe nasıl alışmalıysam
öyle işte...


soluksuz bir nefesin kıyısına vuruyor bahar
ismin kirpiklerime takılmış bir düş oluyor Amara
oysa biz uyuyan gecenin ninnileriyle büyümüştük
lorili ezgilerin büyüsünde
şimdi yoksun diye
analarımıza miras kalmış ağıtlarımızı topluyorum
yalın ayak çocukların göz bebeklerinden
bir isme bir ağıt nasıl yakılırsa
öyle işte...

ben gecelerimi ateşe verip
sevdamı mem û zin aşkına banarken
sana bir çöl kentinin ismini veriyorum
kavuran yokluğun
dağlanmış yüreğime dokunan gözlerin kadar yakıcı
ve şimdi
adınla başlayan her mevsimden söküp baharı
bütün iklimsiz çocukların ismini de alıp
sana mülteci yüreğimle geliyorum A M A R A!
al işte beni de göm
bu yalancı,bu sinsi
bu cehennemlik bahara...

bir anneye bir çocuk nasıl sığınırsa
öyle işte... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder