16 Eki 2011

AYDEDE DÜŞLERİ / Rengin Alacaatlı




..……………………../ aydede düşlerine uzanır gibi yüreğinin okyanusunda, masallarınla büyüt beni…


yeşildi gözlerim ben doğmadan
ağaç kabuğunda harelendim
rengarenk bir anın adıyla
düştüm girdabına gecenin,
valsın ezgilerinde bir düşüm


Çocuk kalbime dokunduğundan beri nicedir, aydede düşlerimin gönüllü tutsağıyım. Günümü aydınlatan, geceme dolan can oldun. Eylül esiyor kıyıdan, ben gülümsüyorum dağlara. Dağların baharatlı rüzgarında kokunu, maviye uzanan haşmetinde yüreğini, bembeyaz karlarında aydınlığını buluyorum. Yüklü başaklar gibiyim, hasat bekliyor seni, bırakma yoksa üşürüm, bırakma yoksa düşerim, yaşama sebebim oldun bırakma. Ellerimi her uzattığımda sıcaklığını duymayı, her döndüğümde kollarına uzanmayı ve gecenin öpüşlerine uyanmayı… Uyandığımda yanımda olacağını bildiğimdendir ki ben seninle büyümeyi seviyorum. Yaşamak buysa eğer şimdi söyle cancağızım, ben yeniden mi doğuyorum…


kışkırtıcı kokusu, eskimiş sokakların
rüzgara kapılan beyaz şifonum
kuytulardan gelen viyana esintisi
bu gece sarhoşum
atmosferinde kadehin
tütün gözler ile
duman sözler çekiyorum
aynı kalp izinde
katran karasına karışıyor nefesler


Körebede ebe olduğumdan beri nicedir, gözlerim kapalı nefessiz içiyorum seni. Bu bakir suların dokunuşuyla arınıyor yüreğim, yaralarım kapanıyor. Bir daha geriye bakmamaya söz verip çapalarımı çekiyor, yaşama adım atıyorum. Mevsim eylül, aylardan doğuş, son baharımın tomurcuklarını büyütüyorum… Şimdi söyle cancağızım, ben neyi bekliyorum...


bulutlara doğru kuşlar eşliğinde
yükseliyoruz valsın kanatlarında
yeryüzü kayarken altımızda
gözlerin gözlerimde
gülümsüyorken bana
saçlarımın kokusunda dokunuş
fısıltımda şiirim
aydede düşlerine uzanır gibi
yüreğinin enginlerinde masalım


Şiirce kapıldığımdan beri sana nicedir, kuzey dağlarının rüzgârlarına karışıyor saçlarım. Şehrin eski sokak aralarında caruso çalıyor duyuyor musun? Tarihi gizleyen taş döşeli meydan kucaklamak için sevdayı dansımızı bekliyor. Dilek çeşmesine bırakırken bizi, bembeyaz şifonlarla uçuşuyor yüreğim, kelebeklerimi salıyorum gökyüzüne. Kollarının arasında, valsın adımlarıyla sarhoş, sadece seni istiyorum. Aklımda sen, ruhumda sözcüklerin, çekinik bir söylemin antresindeyim… Şimdi söyle cancağızım, ben neden böyleyim…


sokulup birbirimize
o eski meydanda
tam da orta yerinde
susturup sözcükleri
yüreğimizin tınısında
aynı kulaklıktan “caruso”
ölümü aklımıza getirmeden
yaşadığımız kadarıyla
en doyumsuza doyarcasına
yaşamı avucumuzda ısıtıp yudumlarken
sımsıkı sarılıp da meydanın orta yerinde
bir tanrının yüreğinden düşer gibi yeryüzüne
seni seviyorum cancağızım dercesine
bir meydanın orta yerinde…


Katıksız tümcelerden dolunay çizip sarılıyoruz gölgesinin vurduğu yerde sevdaya. Sayfaları aşıyor kilometreler, bir dokunuşunla ağlıyor ayrık zamanlar. Düşlerden şatomuzu yaparken sen, gözlerime okuyorsun bin bir geceyi. Yazmalı şimdi yeniden bu masalı, an sen, yaşam sen, aşk sen… Ruhumuzun renkleriyle boyadığımız düşler günahsızdır, aşk akarken nehirlerden. Sen aydede düşlerimin gerçeği şimdi söyle cancağızım, ben seni seviyor muyum?


………………………../ bir hayal dünyasında uzak gecelerin, enginliğin tadını bulurken dudaklarında…


RENGİN ALACAATLI


………………………../ titreyen sesinde kayboluyor zaman, bu kez fısıltıyla oku… Çevirip başımı gökyüzüne bir yıldız tutuyorum en parlağından. Şimdi cancağızım, geceyi koyup yastık altımıza aydede düşlerine dalalım içimizdeki çocukla. Sabah uyandığımızda günaydın canım derken yüreğimizde düşlerimizin rengi olsun.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder